Bu günlerde hangi kanalı açsak bir şeyler izlemek için malum eğlence programlarından başımızı kaldıramıyoruz akşamları.
Gündüz vakitlerinde ise, izdivaç gibi evlenme programları ise orta yaş ve üstündeki insanlarımız için yine tutku haline gelmiş bulunmakta..
Maşallah topluma öyle bir mesajlar veriliyor ki ne denetleyen var nede kalkıp bir şeyler söyleyen. Resmen elindeki haritayı kaybetmiş bir izci gibi nereye gittiğimiz belli değil.
Konuya dönmek gerekirse birçok yarışma programları var televizyonlarda şu sıralar özellikle yeteneklerini sergilemek isteyen gençlerimiz ne acıdır ki saçlar, giyimleri ve tamamen farklı “Break Dans, Michael Jackson Dansı vb”. bizim toplumumuzun kabul etmediği ve ecdadımızın rağbet göstermediği hal ve hareketler ne yazık ki hobisi haline gelmiş durumda.
Karadenizin horonu ve kolbastısı, Kastamonu’nun köçeği, Diyarbakır’ımızın halayı, Sivas yöremizin sazı ve türküleri vb. nedense bunlar artık hafızalardan silindi gidiyor.
Bir kutu dolusu jöleyi saçlarına sürerek elektrik çarpmış gibi saçlarını havaya dikip sokak köşelerinde “fikirsiz ve zikirsiz” gençlerimizi gördüğümde inanın çok üzülüyorum.
Donanımlı örf ve âdetini bilen gençlerimize sözüm yok. Diğer gençlerimize de kızmıyorum.
Bizi bu hale sokan televizyon programları, magazinler, diziler gibi özentilerle artık alışıla gelmiş kronik yayın organları ile evlerimize girip ruhumuzun derinliklerine kadar işlenmiş durumumuza kızıyorum.
Bir zamanlar dünyanın 7 kıtasından 3 kıtasına hâkim olmuş ecdadımızı gözümün önüne getirdiğimde onlara özenen top sakallı sözde Avrupalıları düşündüğümüzde ne kadar güçlü ve donanımlı bir yapıya sahip olduğumuzu görmekteyiz.
Yine bizim gelenek göreneklerimize bağlı bir yapı içerisinde kaldığımız sürece örf ve âdetimizi yitirmediğimiz sürece, zaferden zafere koştuğumuz ise o zamanların bize bıraktığı bir miras olduğu bilincini unutmamamız gerekiyor diye düşünüyorum.
Bizi Şuan Avrupa’ya özenmiş bir toplum haline getirenlere söyleyecek fazlada söz bulamıyorum.
Geçmişimizde Osmanlının kılıcının gölgesinde kalmak için diz çöken Bizanslıların torunlarına, İstanbul’u fetih eden Fatih Sultan Mehmet, atının üzerinde seferden sefere koşan Sultan Süleyman, kendine mimarileriyle Avrupalıları bile hayran bırakan Mimar Sinan’ın torunlarının düşmüş oldukları Avrupa meraklarına anlam veremiyorum.
Ne olacak bir ulusun liderinin Avrupa aşkı ve şevki dilinden düşmez ise toplumun davranışlarının da normal olduğu bir gerçek haline dönüşüyor.
Geleneğimizi bırakarak, göreneklerimizden vaz geçerek, saygı, sevgi köprülerini yıkarak sözde bizim “Avrupa birliği projesinde” yer almak için bu kadar tavize ve özentiye ne gerek var ki.
Kendi kültürümüze, örf ve âdetimize sahip çıkma yolunda çalışmaları ise hiçbir kurum yapmamakta.
Farklı çalışmalarla gençlerimize o destanları sevdirme projesi sergilenmemekte.
Bu çalışmaları başlatarak Sultan Süleyman, Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmet vb. ecdadımızın başarılarının arkasındaki gizli hazineyi ortaya çıkaracak kurum ve kuruluşları da şimdiden “tebrik ediyor” farklı boyutlarda anlatım ve sunum yapan sözde magazin dizilerini de “kınıyorum”.