Balyoz, Bengütürk,Ruhsar Demirel,Kaos GL Görüşmesi

Balyoz Davasında karar açıklandı.

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi sanıkları, suçun işlendiği tarihte (2003) yürürlükte olan 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu 147. maddesi gereğince (yeni TCK m.312) cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek suçundan çeşitli cezalara çarptırdı.

Ceza alanlar arasında MHP İstanbul Milletvekili Emekli Korgeneral Engin Alan ile TSK içinde ülkücü kimliğini hiç saklamayan Emekli Tuğgeneral Ali Aydın (nam-ı diğer Yörük Ali Paşa) da var. Engin ve Ali Paşalar 18’er sene ceza aldılar.

Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, hayatınızda 1 gün bile nezarethanede kalmadıysanız 18 sene cezanın ne denli ağır bir ceza olduğunu tahayyül edemezsiniz.

Ben üniversite yıllarında nezarethanede kalanlardanım, özgürlüğün ne demek olduğunu yaşayarak öğrendim ve kararın doğruluğu ya da yanlışlığı üzerine tartışmadan evvel şu gerçeği dile getirmek istiyorum ki; 18 sene ağır cezadır. Başta Engin ve Ali Paşalar olmak üzere ceza alan sanıklara ve yakınlarına geçmiş olsun diyorum. Allah kurtarsın.

Şimdi sizi sıkmamaya çalışarak, birkaç teknik bilgi vermeye gayret edeceğim.

Mahkeme sanıkları darbeye teşebbüs etmekten dolayı cezalandırıldı. Yani ortada tamamlanmamış bir suç olduğuna hükmetti. Peki ceza hukukunda suça teşebbüs kavramı nasıl açıklanmıştır?

Suça teşebbüs; Türk Ceza Kanunu 35. maddede tanımlanmıştır. Buna göre ‘’ kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.’’

Demek ki (suça) teşebbüsün koşulları; ‘’suç işleme kastı’’ , ‘’elverişli hareketler’’ ‘’icraya başlama’’ , ve ‘’ suçun tamamlanama-ması’’ dır.

Kasıt, malum, failin neticeyi bilerek, isteyerek yapmış olmasıdır. Elverişli hareket ise; hem suçu gerçekleştirmek için elverişli araç kullanmayı hem de suçun konusu da dahil olmak üzere eylemin bütünü yönünden elverişliliği ifade eder.

Peki, icraya başlama nasıl açıklanmaktadır?

Bakınız, teorik olarak bir suçun işlenmesinde 4 aşama bulunduğu kabul edilir. Sırasıyla, önce düşünce aşaması, hazırlık hareketleri, icra hareketleri ve suçun meydana gelmesi. Tamamlanmış bir suçta bu aşamaların tümü bulunurken, teşebbüs halinde kalan suçlarda ise, icra hareketleri başladığı halde bitmez veya icra hareketleri biter ancak netice oluşmaz.

Hazırlık hareketleri ile icra hareketleri ayrımı çok önemlidir. Zira, düşünce aşaması ve hazırlık hareketleri cezalandırılamaz iken icra hareketlerinin başlamış olması cezayı gerektirir.

Bu çerçevede, sanıkların Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek gibi gerçekleştirilmesi imkansıza yakın ve bedeli çok ağır olan bir eylemden dolayı cezalandırılabilmeleri için suç işlemeye/gerçekleştirmeye elverişli hareketler ile doğrudan doğruya icraya başlamış olmaları gerekmektedir. Yargılama boyunca, sanıkların cezalandırılmalarını gerektirecek hangi icra hareketlerini yaptıkları sorusu, kuşkuya yer bırakmayacak biçimde aydınlatılmış görünmemektedir.. Şüphe söz konusu ise cezaya hükmedilemez. Zira, şüpheden sanık yararlanır. (in dubio pro reo ilkesi)

Öte yandan, anılan suçun sadece kast ile işlenebilecek vasıfta olması (yani taksirle işlenmesi mümkün olmayan bir suç olması) dolayısıyla ceza alan tüm sanıkların aynı kastla hareket etmesi şartı aranır.

Ast-üst ilişkisinin (emir komuta zincirinin) olduğu bir yapıda ‘’kast’’ unsurunun varlığı da son derece tartışmalıdır.

Bu itibarla, diğer boyutlarının ötesinde, kararı sadece hukuki açıdan değerlendirsek dahi son derece tartışmalı bir karar olduğu gerçeği karşımıza çıkmaktadır.

Bir hukukçu olarak bu kararın Yargıtay tarafından düzeltileceğine inanmak istiyorum.

BENGÜTÜRK

19 Eylül günü Bengütürk Tv’nin yeni yayın dönemi için düzenlenen Güçbirliği Şöleni’ndeydik.

Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Ahmet TURGUT’un ev sahipliğinde Yıldız Teknik Üniversitesi Rumelihisarüstü Sosyal Tesislerinde gerçekleşen şölende Bengütürk’ün yeni yayın dönemi vizyonu tanıtıldı.

Türk Milliyetçileri tarafından yıllardır dile getirilen ‘’görsel medya eksikliği’’ konusuna çözüm bulmak umuduyla 2007 yılında kurulan Bengütürk Tv tüm zorluklara rağmen 5 yıldır yayın hayatına devam ediyor.

Gün geçtikçe tek sesli hale gelen medyada Türk Milliyetçileri’nin sesini duyuran Bengütürk Tv’nin yaşatılması için elini taşın altına koyan yeni yönetim kuruluna destek vermek hepimizin görevidir.

Malumunuz, destek iki türlü olur: Maddi ve manevi. Maddi destek reklam vererek, bağış yaparak olur; manevi destek ise bu zorlu işin sorumluluğunu taşıyan kişileri yüreklendirerek, motive ederek, alkışlayarak, onurlandırarak…

Bu manada, Bengütürk’e desteğimizi esirgemeyelim.

Ve dua edelim, İstanbul’da Ahmet Bey gibi emek veren, gayret gösteren, tabiri caizse ‘’işe yarayan’’ MYK üyelerimizin sayısı çoğalsın inşallah…

RUHSAR DEMİREL – KAOS GL GÖRÜŞMESİ

Geçtiğimiz günlerde, MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Eskişehir Milletvekili Dr.Ruhsar Demirel, MHP Genel Merkezinde, Gay ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği (KAOS GL) temsilcilerini kabul ederek görüşmüş. (Kaos GL’nin sitesinde bu ziyaretin Ruhsar Demirel’in daveti üzerine gerçekleştiği yazıyor)

Yazı çok uzadığı için söylemek istediklerimi mümkün olduğunca kısaltarak ifade etmeye çalışacağım.

1-Her işi hallettiniz, çok başarılı çalışmalar ortaya koydunuz da bir tek bu iş mi eksik kalmıştı!?

2-Hadi illa görüşecektiniz diyelim, MHP Genel Merkezinden başka yer bulamadınız mı!?

3-Bu kabulün tepki çekeceğini bilmenize rağmen (bilmiyorsanız daha kötü) Genel Merkezde gerçekleştirmenizden hangi sonucu çıkarmalıyız? Ülkücü harekete bu denli mi uzaksınız yoksa hiç mi dikkate almıyorsunuz?

Neyse, dediğim gibi uzatmayacğım!

Zira, Aile, Kadın ve Yan Kuruluşlardan sorumlu Genel Başkan Yardımcımızın bugüne kadar kaç tane ülkücü şehidin ailesini ziyaret ettiğini sorgulayıp daha fazla canımı sıkmak istemiyorum çünkü…

SELAM DOĞRU YOLDA GİDENLEREDİR…