Hastanenin camından dışarıyı seyreden deliye, yoldan geçen biri sormuş:
‘’İçerde kaç kişisiniz?’’
Gelen cevap müthiş: ‘’Siz dışarıda kaç kişisiniz?’’
Malumdur, içeri ve dışarı kavramları görecelik arz eder. Zira ‘’dışarı’’nın sınırları ‘’içeride’’ olduğunu kabul edenler tarafından tayin edilmiştir.
Günlük siyaset dilinde ‘’içeri’’ kavramı, yönetim hiyerarşisine atıfla yetki ve sorumluluk alanına işaret eder. Burada yer alanlar ‘’içeride’’, almayanlar ‘’dışarıda’’ kabul edilir.
Bu konumlandırmanın doğal sonucu olarak içeridekiler, meseleleri içeriden; dışarıdakiler ise, dışarıdan bakar/duyar/konuşur.
İçeride olmak yetki sahibi olmaktır. Her yetki ise beraberinde sorumluluk getirir. İyi olarak algılanan işlerde ‘’övgü’’ , hatalı algılanan işlerde ‘’eleştiri’’ kaçınılmazdır.
Kimi siyasetçiler için siyasetin temel kuralı, daima içeride olmaktır. İçeride olmanın en doğru siyasi pozisyon olduğunu düşünürler.
Siyasetten anladıkları, umdukları, talep ettikleri yegane şey, daima içeride yer almaktır. Siyaseten ayakta kalmanın tek yolunun bu olduğunu düşünürler.
Oysa ki siyaset, ne daima içeride kalarak ne de daima dışarıda kalarak yapılan bir faaliyettir.
Siyaset, insanların, inandığı değerlere ve mensubu olduğu topluma katkı sunmayı hedefleyen yollardan biridir. Unutulmamalıdır ki bu yol, sadece ‘’içeriden’’ yürünecek bir yol değildir.
Siyasi başarı için içeridekilerin çalışmaları ne kadar önemliyse dışarıdan verilecek destek ve katkı da o denli önemlidir.
Sadece içeriden bakmak ve konuşmak meseleleri eksik/hatalı değerlendirme sonucunu doğurabilir.
Bu nedenle bazı gözlerin dışarıdan bakması, bazı dillerin dışarıdan konuşması, bazı kalemlerin dışarıdan yazması gereklidir.
İçerisi ve dışarısı bir bütün halinde çalışmayı başarabilirse işte o zaman uzak sanılan hedefler yakınlaşacak, zorluklar kolaylaşacaktır.
SELAM DOĞRU YOLDA GİDENLEREDİR.