Günlük yaşamda kullandığımız çoğu deyim gibi ‘’etliye sütlüye karışmamak’’ deyiminin de kaynağını araştırmaya gerek duymamışızdır.
Tartışmalı konulardan kaçınmak, riskli şeylerden uzak durmak, toplumsal meselelerle ilgilenmemek anlamında kullanılan ‘’etliye sütlüye karışmamak’’ deyimi nereden geliyor diye araştırdığımda karşıma Yahudi yemek kültürü çıktı desem bilmem şaşırır mısınız?
Yahudi beslenme kuralları gereği, et ve süt ürünleri aynı anda yenilmiyor, aynı kapta dahi pişirilmiyormuş.
Prof. Zeki Tez’in ‘’Lezzetin Tarihi’’ isimli eserinde ortaya koyduğu üzere; ‘’etliye sütlüye karışmamak’’ deyimi, Yahudiler’in et ve süt ürünlerini, ne pişirirken ne de yerken asla birbirine karıştırmaması adetinden geliyormuş.
Kişinin kendini güvenceye almak için takındığı ‘’etliye sütlüye karışmama’’ tutumunun kaynağına Yahudi beslenme kurallarında rastlamak ilginç bir tesadüf değil mi?
Aralarında, sanatçıların, akademisyenlerin, işadamlarının büyük bir bölümünün de yer aldığı pek çok kimse; şahsi menfaatlerine zarar gelmesi ihtimaline binaen, ‘’etliye sütlüye karışmama’’ yolunu tercih etmiştir.
Bu tercihin tabi sonucu olarak da herhangi bir ideal uğruna fedakarlık göstermekten, risk almaktan, mücadele etmekten kaçınırlar.
İşin doğrusu bu yolu seçenler aslında, kendileri dışındaki kimselerin sorunlarına bigane kalmayı yaşam biçimi olarak benimsemişlerdir.
Öte yandan, toplumsal meselelerin çözümü konusunda duyarlılık sahibi bir kısım kişiler ise; ‘’etliye sütlüye karışmama’’ tavrını ‘’ilkesizlik’’ olarak görür, bu edilgen tavrı reddederler.
Bu yazının konusu olan ve son yıllarda sayısı çokça artan ‘’etliye sütlüye karışmayan siyasetçi tipolojisi’’, hem siyasetin (yani çözüm üretme mekanizmasının) içinde yer almak hem de hiç risk almamak gibi ucube (çok acayip, şaşılacak kadar çirkin) bir yöntem belirlemiş görünüyorlar.
Bunlar risk almayı hiç sevmiyorlar.
Net tavır koymayı gereksiz buluyorlar.
Eleştirinin ‘’e’’ sinden bile kaçınıyorlar.
‘’Aman kimseyle aramız bozulmasın’’ , ‘’aman ilişkilerim zarar görmesin’’ , ‘’aman işime gücüme sıkıntı gelmesin’’gibi düşünceler içinde her daim aşırı temkinli duruyorlar.
Oysa siyaset, sorgulamak, eleştirmek, tartışmak, konuşmak, açıklama yapmak, gezmek, görmek, öğrenmek, fikir üretmek, çözüm bulmak vb. birçok aktiviteyi gerçekleştirmek için aktif zaman ayrılması gerekli bir alan.
Etliye sütlüye karışmadan idare edilecek bir hobi alanı değil ki!
İşte bu yüzden insanın aklına şu soru geliyor: Siyaseti toplumsal fayda için mi, bireysel fayda için mi yapıyorsunuz?
Şayet cevabınız toplum içinse, toplum adına iki çift faaliyet yapın, yok eğer kendiniz için yapıyorsanız Allah sizi ıslah etsin!
SELAM DOĞRU YOLDA GİDENLEREDİR.