Daha kolay olduğundan mı yoksa çok fazla kişiye ulaşıldığından mıdır bilinmez, insanlar artık birbirlerine hakaret etmek için sosyal medyayı kullanıyor.
Facebook, Twitter başta olmak üzere, yazılı basın ve sosyal medya üzerinden hakaret, tehdit ve şantaj suçları bir hayli artmış durumda.
Hukukun koruyucu tedbirlerine dayanarak medya alanından gelen saldırılara karşı dava açabilirsiniz.
Medyanın hangi alanı olursa olsun hiç fark etmez dava hakkınız saklıdır.
Bu davalar Medeni Kanunun 24-25 ila Borçlar Kanunun 41 vd. maddelerine göre açılabilecektir.
Hukuk mahkemelerinde açılan bu davalarla hem saldırının durdurulması hem de maddi ve manevi tazminat istenebilecektir.
Bir takım eksiklikler olmakla birlikte bu konularla ilgili yasal mevzuat genişletilmiştir durumdadır.
Bu alanda ki en önemli yasamız 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanundur.
İnternet yoluyla kişilik hakları saldırıya uğramış biri, Medeni Kanunun 25. maddesine göre, “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir”.
Ayrıca, davacı, hakimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini de isteyebilir.
Bir saldırı sonucu maddi zarara uğrayan kişi, zararın karşılanmasını da talep edebilir.
Borçlar Kanununa göre; “Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.
Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur“.
Yani, saldırının durdurulması gibi tazminat davası da açmak mümkündür.
Bu dava maddi veya manevi tazminat davası niteliğinde olabilir.
Davanın açılabilir nitelikte olması için, eylemin kasten işlenmiş ve bir zararın ortaya çıkmış olması şarttır.
Elbette bu noktada özellikle zararın ispatı önemlidir.
Borçlar Kanunu'nun 50. Maddesine göre, “Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler“.
Zarar hem maddi hem de manevi olabilir.
Bu gibi durumlarda mağdurun sosyo-ekonomik durumuna bakılır.
Zararın ispatı, oluşacak tazminat miktarının tespiti açısından önemlidir.
Av.Özlem Ağca