26 Eylül (Cuma) günü, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesinde, Bilal Erdoğan’ın, üzerinde kendi resminin yer aldığı afişler nedeniyle, MHP Genel Merkezi ve MHP Fatih İlçe Başkanı Ali Dinçer Çolak aleyhine açtığı manevi tazminat talepli davanın ilk celsesi vardı.
Duruşma saatine yakın Ali Çolak ve avukatı Özgür Gün’le buluştuk. 11 buçuğa doğru duruşma başladı. MHP Genel Merkezi, davaya cevap dilekçesi göndermişti ama mahkemeye katılmadı. Dava konusu afişlerin MHP Genel Merkezi tarafından yapılmadığını/asılmadığı, bu nedenle kendilerine dava husumeti yöneltilemeyeceğini ifade ederek davanın reddini istemişler. Ali Çolak da afiş çalışmalarının kendisi tarafından yapıldığını söyledi ve sorumluluğu üzerine aldı. Mahkeme ileri bir tarihe ertelendi.
Duruşma sonrası adliyenin çay balkonunda Ali Çolak’la sohbet ettik. Kendisine takılmak için ‘’senin neyine Bilal Erdoğan’la ilgili afiş asmak, davayı kazanırlarsa tazminat ödeyeceksin’’ dedim. Ali Çolak, ‘’afişten sonra işyerimize tarım bakanlığından, büyük şehire kadar 5 yerden denetime geldiler, dün de kurban satışı için getirdiğimiz hayvanlarımızı alıp götürmek istediler, hem tazminat istiyorlar hem ekmeğimizle oynuyorlar, bıraksınlar helalinden para kazanalım da tazminatını ödeyebilelim’’ dedi.
O gün öğlen, sevgili dostum Mahmut Kılıç’la buluştuk. İlçe başkanlığı da yapmış olan Mahmut Kılıç’a ‘’üye kayıtları için ilçelere stand açmak çok mu zor neden açılmıyor?’’ diye sordum. ‘’Başkan’’ dedi, ‘’açılacak bir standa en az 5 kişinin sabah 9’dan akşam 5’e kadar durması gerekir. Öncelikle iş durumu müsait olan 5 kişi tespit etmek lazım, sonra bunların sigarası, çayı, yemeği adam başı en az 20-TL’den 100-TL eder ki, 1 ay stand kurmanın maliyeti asgari 3.000-TL demektir. İlçeler kira, fatura, personel, çelenk vs. giderlerini karşılamakta zorlanırken ekstra 3.000-TL maliyetle başa çıkmaları zor.’’
Öğleden sonra büroma beden eğitimi öğretmeni arkadaşım Hasan Özdemir geldi. ‘’Hasan Hocam nedir okullarda durumumuz?’’ diye sordum. ‘’Görevden alınanların tamamına yakını ülkücü/milliyetçi müdürler, Türk Eğitim-Sen protesto yapıyor ama ne yazık ki etkili olmuyor’’ dedi.
Bir gün içinde yüzleştiğimiz gerçekler bunlardı. 12 yıllık Akp iktidarı kendisinden olmayan hiç kimseye yaşam hakkı tanımamış, bu dönemde iktidardan darbe yiyenlerin başında da ülkücüler gelmişti. Ticarette, bürokraside, medyada, yargıda kısacası iktidarın elinin uzandığı her alanda ülkücüler üst üste darbeler yemişti. Ve ne yazık ki yeterince sahip çıkılamamıştı, yeterince destek olunamamıştı.
Sanırım bazı okurlarım, ‘’ülkücüler çileye talip olmuştur, yarım asırdır hep çile çekmiştir’’ şeklinde yorum yapacaklardır.
‘’Eyvallah’’, diyorum onlara, ‘’çileye talip oldu ülkücüler lakin her dönem de çileye mahkum değiller.’’