Türk Edebiyatının şah-eserlerinden biri olan ‘’Bozkurtların Ölümü’’ , okuyanların hafızasında ve gönlünde silinmez izler bırakmıştır. Gök Türk prensi Kür Şad’ın Çin boyunduruğuna karşı isyanını konu alan roman, yazıldığı tarihten (1946) bu yana defalarca kez basılmış ve Kürşad’ı olduğu kadar yazarı Nihal Atsız’ı da ölümsüzleştirmiştir.
Atsız, Gök Türklerin yaşantısını, kültürünü, töresini, Çin’le olan mücadelesini, devlet, millet ve bağımsızlık sevgisini Kürşad’ın şahsında romanlaştırmıştı.
Peki, ‘’Bozkurtların Ölümü’’ tarihi gerçeklere dayanıyor muydu? Kürşad İsyanı gerçekten yaşanmış mıydı? Yoksa roman baştan sona bir kurgudan mı ibaretti?
Yukarıdaki soruların cevapları, Prof. Dr. Tilla Deniz BAYKUZU’nun, ‘’Son Bilgiler Işığında Kürşad İsyanı’’ isimli çalışmasında tarihi verilere dayalı olarak verilmiş. Prof. Baykuzu’nun kitabından derlediğim bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum.
En önemli sorumuzun cevabından başlayalım: Çin kaynaklarında ‘’Kürşad İsyanı’’ geçiyor mu?Evet, bu isyan dönemi anlatan Çin yıllıklarında ‘’CHİU-CH’ENG SARAYI VAKASI’’ olarak geçiyor. ‘’Chiu-Ch’eng Sarayı Vakası’’ 639 yılının Mayıs ayının ikinci yarısında gerçekleşmiştir.
Kaynaklarda bu isyan vakasının başı olarak gösterilen kişi, Çin boyunduruğuna girmeden önce Doğu Gök Türk topraklarını yöneten T’u-li Kağan’ın (Küçük Kağan) kardeşi olan A-SHİH-NA (Aşina) CHİEH-SHİH-SHUAİ (Çi-Şih-Şua) ‘dir. Atsız, bu Göktürk prensine KÜRŞAD ismini vermiştir. O tarihlerde Çin’de T’ang hanedanlığı hüküm sürmekteydi. Dönemin Çin İmparatoru (T’ang hanedanlığın ikinci imparatoru) T’ai Tsung ünvanlı Li Shih-Min’dir. (598-649) T’ai Tsung’un annesi Hsien-pi (Sien-pi = Moğol ve Türk Boylardan oluşan bir konfederasyon) asıllı idi. İsyan, romanda geçtiği gibi başkentteki imparatorluk sarayında çıkmadı. İsyanın gerçekleştiği saray başkente 160 km. uzaklıktaki imparatorun yazlık sarayıdır. (Chiu-Ch’eng Sarayı) İmparator, yaz aylarında başketteki imparatorluk sarayı yerine daha kuzeydeki bu sarayda konaklıyordu. Olay günü gece yarısı dışarıya çıkıp dolaşmak isteyen kişi bilinenin aksine Çin İmparatoru değildir. Gece dışarı çıkmayı planlayan kişi imparatorun ‘’Chin Beyi’’ veya ‘’Chin Kralı’’ ünvanı taşıyan ve o sıralarda henüz 11 yaşında olan oğlu Li Chih’tir. Çin Prensi’nin her gece yaptığı geziyi isyan gecesi ertelemesinin nedeni sağanak yağmur değil, o gece çıkan şiddetli rüzgardır. Çin kaynakları, isyana Kürşad’ın önderliğinde çoğu Göktürk hanedan ailesine mensup 40 kişinin katıldığını yazar. Bunlar arasında Tu’li Kağan’ın oğlu (Kürşad’ın yiğeni) Ho-luo-ku da vardır. Kaynaklar, Ho-luo-ko’nun isyancıların koruması altında olduğunu yazar. Bu durum isyanın hedefinde Ho-luo-ku’nun kağan ilan edilmesi olduğuna işaret etmektedir. Uzun süre prensin dışarı çıkmasını bekleyen Kürşad ve arkadaşları gün ışımak üzereyken harekete geçtiler. İmparatorun köşküne yakın olan kapıdan atlarıyla saraya girdiler. Yapılan arkeolojik kazılardan anlaşıldığına göre kapı ile imparatorun köşkü arasında 90 m.’lik bir mesafe vardır. Bu mesafe 4 sıra kalın keçe perdelerle çevrili olup, her bir perdede çok sayıda muhafız nöbet tutmaktaydı. Kürşad ve arkadaşları 4 perdeyi geçmeyi başardılar ancak sarayın 7,5 yükseğinde – 400 m. uzağındaki tepede konuşlanmış muhafız birliği durumu fark etti. Muhafız birliğinin komutanı ‘’Düşmanı Püskürten’’ ünvanlı komutan Su Wu-k’ai idi. Emrindeki yüzlerce askerle saraya yardıma gelen Su Wu-k’ai’nin birliği ile göğüs göğse çarpışan Kürşad ve arkadaşları karşı koyamayacaklarını anlayınca geri çekilmeye karar verdiler. En yakın Göktürk yerleşim yeri 100 km. kuzeydeydi. Eğer oraya kadar kaçabilirlerse boylarından yardım alabilirlerdi. Bunun üzerine imparatorun ve yakın hizmette bulunanların atlarının olduğu has ahıra geldiler. Seyisi öldürüp 20 kadar at aldılar. Bu sayı, en sıradan ihtimalle arkadaşlarının yarısını çarpışmada kaybettiklerini göstermektedir. Atlarla saraydan çıkmayı başaran Kürşad ve arkadaşları kuzeye doğru kaçmaya başladılar. Kuzeye, Wei nehrine doğru kaçtıklarından bahseden kaynakların aksine –romanda da böyle geçer- coğrafya bize farklı bir durum göstermektedir. Chiu-ch’eng Sarayı, Wei nehrinin kuzey kıyısında yer alır. Kürşad ve arkadaşlarının saraydan kuzeye doğru kaçma fikri, boylarının daha kuzeyde olma ihtimali değerlendirildiğinde son derece mümkündür. Bu durumda sarayın güneyinde kalan Wei nehrine doğru kaçtıkları yönündeki bilgiler mantıksız gelmektedir. Kürşad ve arkadaşlarının kaçış yönündeki nehrin adı Ma-fang Kürşad ve sayılarının ne kadar kaldığını bilmediğimiz arkadaşları Kuzey Ma-fang Nehri’ne vardıklarında onları takip eden General Sun Wu-k’ai’ın askerleri tarafından yakalandılar ve başları kesilerek öldürüldüler. Ancak T’u-li’nin oğlu, belki babasının imparatorun arkadaşı olmasından belki çok genç olduğundan öldürülmedi. Ancak imparatorun bu davranışının altında Gök Türk töresine göre ‘’Kağanlık’’ sırası kendinde olan Hu-luo-ku’yu öldürmenin sınırlarının içindeki kalabalık Gök Türk nüfusunu galeyana getirebileceği endişesi olmalıdır. Hu-luo-ku öldürülmedi ama Türkler başsız kalsın diye Yang Tzu ırmağının güneyinde bulunan beş sıra dağın güneyine sürgüne gönderildi. Çin imparatoru isyanın getirdiği büyük şaşkınlığa rağmen saraydan ayrılıp başkente dönmedi. Burada 10 ay daha kaldı. 640 yılı itibariyle Göktürkleri merkezden uzaklaştırarak daha güneye gitmelerine izin verdi. Gök Türklerin ‘’Türke benzemediği’’ için kağan yapmadığı T’uo-lu Şad’ın oğlu Ssu-mo’yu kağan ilan etti. Ancak Ssu-mo’nun kağanlığı uzun sürmedi. Bu isyanın Gök Türklerdeki bağımsızlık ateşini alevlendirdiği görülmüştür. En beklenmedik bir zamanda, en kaçılması mümkün olmayan bir yerde, başarısızlığın sonucunun kesin ölüm olacağı bilinmesine rağmen kalkışılan bir bağımsızlık çabası hiç de göz ardı edilebilecek bir hareket değildir. Bu gözü kara 40 kahraman Gök Türklerin bağımsızlık hareketi zincirinin ilk halkası olmuş ve netice olarak 52 yıllık bir fetret devrinden sonra Gök Türkler yeniden ayağa kalkarak dünya tarihinin en büyük devletlerinden birini kurmayı başarmışlardır.RUHLARI ŞAD OLSUN
SELAM DOĞRU YOLDA GİDENLEREDİR
AV. UĞUR TARHAN