‘’Ne gereği var?‘’ sorusu, özellikle bizim gibi rutinin (alışagelenin) haricinde de faaliyetleri/çalışmaları olan insanların çok duyduğu bir sorudur.
‘’Niye yazıyorsun, ne gereği var?‘’ , ‘’niye koşturuyorsun, ne gereği var?‘’ , ‘’kime anlatıyorsun, ne gereği var?‘’ ve benzeri ‘’ne gereği var?’’ la biten sorular karşısında, soru soranın samimiyeti ölçüsünde iki alternatif cevap verilebilir.
Eğer, soruyu soran ‘’mala davara faydası olmayan’’ hiçbir faaliyeti önemsemeyen kimselerdense, ‘’ne gereği var?’’ dediği anda ‘’su böreği var!’’ şeklinde kısa bir cevap verip konuyu kapatmanız yerinde olacaktır.
Yok eğer, soruyu soranın samimiyetine inanıyorsanız (yani sizi küçümsemek ya da size tahakküm kurmak niyetinde olmadığına eminseniz), o halde sorusunu ciddi şekilde cevaplamak gerekir. Çünkü samimiyetle sorulan her soru, saygıyla cevaplanmayı hak eder. Şöyle ki;
Mayasında, sütünde bozukluk olmayan her insan vatanını ve milletini sever.
Kimilerinin sevgisi ‘’his’’ seviyesinde kalırken, kimileri sevgisini’’ fiilen’’ gösterme gayretindedir. Vatan ve millet sevgisini fiilen ortaya koymak arzusunda olanlar, rutin bir yaşantının ötesinde ömür sürmeyi tercih etmişlerdir.
Rutinin dışında yaşamanın risk taşıdığı muhakkaktır. Zira rutin daha güvenli daha konforludur.
Bu riskli yaşam tercihi, birileri tarafından ‘’gereksiz’’ bulunabilir lakin yukarıda ifade etmeye çalıştığım üzere herkesin yaşam biçimi aynı olmak zorunda değildir. Bu bir fıtrat meselesidir, meşrep meselesidir, karakter meselesidir.
Peki, bu bizi diğerlerinden üstün kılar mı?
Onu bilemeyiz…
Ancak iman ettiğimiz bir şey var ki;
‘’Kim zerre ağırlığınca bir hayır yaparsa onu görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük yapıyorsa, onu görecektir’’ (Zilzal Suresi- 7-8)
SELAM DOĞRU YOLDA GİDENLEREDİR.