Anne-baba ayrılığı nedeniyle parçalanmanın eşiğine gelmiş bir ailenin verdiği hayat mücadelesinin anlatıldığı ‘’Öyle Bir Geçer Zaman ki’’ üç sezondur çok izlenen diziler arasında yer alıyor.
Dizinin bu sezonki hikayesi 70’li yıllarda geçtiği için senaryoda siyasi olaylara her zamankinden çok yer verilmeye başlandı.
Buraya kadar her şey normal görünüyor olabilir ama dizide, -sadece bir bölümünü ve sadece on dakika izlediğiniz takdirde bile- çok net şekilde fark edeceğiniz garip bir durum var.
Dizide dönemin siyasi olayları, öylesine taraflı -öylesine tek yanlı- anlatılıyor ki, tüm kurgunun, yalnızca bir kesimi peşinen kötü ve suçlu göstermek üzerine inşa edildiği kanaatine kapılıyorsunuz.
Her bölüm, aynı klişe tekrarlar, aynı taraflı vurgular yapılarak, ülkücüler kötü ve suçlu, devrimciler masum ve iyi kişiler olarak ekranlara yansıtılıyor.
Ortalama bir ‘’Öyle Bir Geçer Zaman ki’’ izleyicisinin kafasında ülkücüler için ‘’kavgacı, karanlık, kötü’’ algısı uyandırılmak istenirken; devrimciler hakkındaki algının, ‘’masum, romantik, iyi’’ olmasına çalışılıyor.
Sadece 1 bölüm ve sadece 10 dakika izlemeniz, bu durumu fark etmeniz için yeterli olur demiştim yukarda… İşte size geçtiğimiz salı yayınlanan son bölümden bir sahne:
Dizideki ülkücü (!) genç Mithat, kendisine kara suratlı bir tip tarafından verilen tabanca ile, aynı lisede birlikte okudukları Aydın isimli (son derece iyi kalpli olarak gösterilen) devrimci (!) genci, gece vakti, evinde ailesiyle birlikte otururken vurdu. Üstelik sırtından vurdu. Ve yine üstelik bunu istememesine rağmen, sırf bir takım karanlık tipler onu adam öldürmeye mecbur kıldığı için yaptı.
Şimdi soruyorum, daha öncesinde ülkücüleri tanımayan bir kişinin bu sahneyi izledikten sonraki bakışı nasıl olur?
Anlaşılan o ki; bundan önce, ‘’Çemberimde Gül Oya’’, ‘’Hatırla Sevgili’’ ve ‘’Bu Kalp Seni Unutur Mu’’ gibi dizilerle ülkücülere saldıran kindar zihniyet, bu dönem saldırıya ‘’Öyle Bir Geçer Zaman ki’’ dizisiyle devam ediyor.
Bu sistematik saldırıların planlayıcıları, hiç kuşkusuz, ülkücülere kin duyuyorlar. Çok açık ki, 70’li yıllarda ellerinde orak-çekiçle üniversitelerde/sokaklarda anarşi estirenler, bugün artık senaryo yazıyor dizi çekiyorlar. O yıllarda yok etmek için her türlü fiili saldırıda bulundukları ülkücülere bugün ekran yoluyla saldırıyorlar.
Bu saldırıları gerçekleştirenlerin -hukuki riskleri minimize etmek için- uyguladıkları sinsi taktik ise dizide siyasi kuruluş adına ve amblemine yer vermemeleri…
Oysa olayların ve karakterlerin neyi/kimi ifade ettiği son derece açık…
Bu yapılan düpedüz ve alenen ülkücüleri tahkir etmektir, aşağılamaktır, karalamaktır.
Bu aynı zamanda geçmişin acıları üzerinden toplumu kin ve düşmanlığa teşvik etmektir.
Şimdi buradan, Ülkü Ocakları’na bir çağrı yapmak istiyorum.
Ülkü Ocakları, kurum olarak, ‘’Öyle Bir Geçer Zaman ki’’ dizisinin sorumluları hakkında; Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (TCK m. 215/2) ile Hakaret (TCK m. 125/4) suçlarını işledikleri gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulunmalıdır.
Bunun yanı sıra diziyi ve kanalı RTÜK’e şikayet etmelidir.
Bu demokratik hakların kullanılarak konunun takipçisi olunması halinde sonuç alınacağını ve meydanı boş bulan tiplerin dikkatinin çekileceğini düşünüyorum.
Her salı ekranlardan ülkücülere iftira atanları artık hukuk yolları içinde uyarmak gerekiyor.
SELAM DOĞRU YOLDA GİDENLEREDİ